14 Haziran 2016 Salı

Bir Garip Gezi 2-Maraş, Afşin

 Yazımın ikinci kısmından merhabalar. Malatya'dan Afşin'e doğru giderken yerel bir radyo açıktı. Aşık Mahsuni Şerif'in şu şarkısı çalmaya başladı. Siz de dinleyerek okumaya devam edebilirsiniz. 



 Doğrusunu söylemek gerekirse pek türkü dinleyen biri değilim. Neşet Ertaş'ı bile vefatından sonra tanıma fırsatım oldu. Aşık Mahsuni'nin bu türküsünü de çok beğendim. Kendisi de Afşinliymiş zaten. Gezerken kulaklıkla müzik dinlememeye özen gösterdim. Orada gezerken arabalarda, otobüslerde çalan yöresel şarkıları dinledim hep. Böylesi daha hoş oluyor. İnsanın zihnine o yer, o anda çalan şarkıyla kazınıyor. 
Maraş'a doğru giderken yolda bir koyun sürüsü gördük ve orada durduk. Çobanından izin alarak hayvancıkları sevdik biraz. Biz koyunlarla ilgilenirken Sümeyye'nin babası da çabanla muhabbet etmeye başlamıştı. Çoban'ın anlattıklarını ilginç bulunca ben de yanlarına gidip dinlemeye başladım. Çoban Afganistan Türkmenlerindendi. Orada biliyorsunuz Taliban ve Amerika arasında çatışmalar yaşanıyor. Bu yüzden yaşam oldukça zor. Bu kardeşimizde çalışmak için 17 günde yürüyerek Türkiye'ye gelmiş. Afganistan-Pakistan-İran ve son olarak Türkiye. 9 gün aç geldik dedi. Çobanın adı Gurban =) Evli ve iki de çocuğu varmış Onları İran'da bırakmış. Burada çalışıp kazandığı 1400 tl'yi onlara gönderiyormuş. Hiç gönderebildin mi dedik, evet dedi. Evet derken öyle mutluydu ki. Türkiye için sürekli ''burası çok yahşi, insanlarından hep yahşilik gördüm, müsürman  (müslüman) insanlar'' diyordu. Sonrasındaki diyalog şöyleydi:
   -İran'da iş yok muydu?
      --Var ama orası Türkiye gibi değil.
  - Neden? Onlarda Müslüman değil mi?
     --Yok, onlar şia. Şia nedir bilir misiniz, gavur gibiler.
Kendisinin de Sünni olduğunu söyledi. 2 yıl Türkiye'de çalışıp gidecekmiş. Allah yolunu açık etsin.
Bu çobanın hikayesini dinleyince şükredecek ne kadar çok seyimiz olduğunu bir kez daha anladık. 

 Tabi biz Gurban'la konuşurken sürüsü bayağı bir dağıldı. Sürüyü toplamakta Esma ve Sümeyye'ye kalmıştı. 


 Ashab-ı Kehf kıssasını çoğunuz biliyorsunuzdur. Mağarasının nerede olduğu tam olarak bilinmiyor. Türkiye'de farklı yerlerde bir kaç mağara var, tanıma uyan. Bunlardan biri de Afşin'de yer alan mağara. Biz dağın tepesine arabayla çıktık. Yağmur bulutlarımız tepemizde Külliye'yi dolaşmaya başladık. Külliye yapısını ben mimari açıdan çok beğendim. Ne zaman yapıldığı hakkında bir bilgim yok. Lakin mimarisi, Selçuklu mimarisi tarzında idi. Medrese yapısı ve yanında yer alan camisi. Büyük, göze hitap eden taş işçiliğiyle caminin portali sizi karşılıyor. Çok fazla Selçuklu yapısı görmeyen biri olarak böyle bir yapının önünde durunca çok mutlu hissettim.

 Büyük portalden girdikten sonra sizi aşağı inen, yukarı çıkan merdivenler karşılıyor. Sıkılmadan hepsini çıktık, her tarafını gezdik. Caminin içinde küçük bir kapıyla mağara kısmına giriliyor. Camide dikkatimi çeken bir diğer şey ise, caminin yapımında devşirme malzemeler kullanılmış. Sanırım Bizans dönemine ait, bazı sütun başları ve başka taş bloklar gördüm.
  Külliye dağın başında olunca manzarası da bir başka oluyor. 


O sırada da yağmur yağdığı için, çok fazla üşümeden geceyi geçireceğimiz Elbistan'a geçtik. Maraş'a gelipte Maraş Dondurması yememek olmazdı. Şu ana kadar İstanbul'da bize satılanlar Maraş dondurması değilmiş onu anladım. Süpper bir tadı vardı.

  Ertesi gün tekrar Malatya'ya dönmemiz gerekiyordu. Sırt çantalarımızı aldık ve yine yola koyulduk. Malatya' da bir at çiftliğinde durduk. Belki ata binme fırsatımız olur diye şansımızı denedik. At çiftliğinin bulunduğu yer çok güzeldi. Yan taraflarında sararmış ve bir kısmı biçilmiş otlar yer alıyordu.


Çiftliğin içindeki atları kendi ellerimizle besledik. Çok tuhaftı. Kocaman dişleriyle otları yemesi =D Hala hatırlayınca bile tuhaf oluyorum. Bol bol besleyip sevdikten sonra kafenin olduğu kısma geçtik. Orada ata binebileceğimiz bir yer vardı. Bizim çok fazla vaktimiz olmadığı için atla  birer tur atabildik sadece. Kız kardeşim ve Sümeyye son derece cesurlardı binerken lakin ben, ben... İnerken çok korktum.

 Malatya'da akşama kadar bekledik. Gündüz şehir merkezine de gittik. Ama şehir merkezini çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Akşamki yolculuk için hazırlıklarımızı tamamlayıp eve döndük tekrar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder