Gezi yazılarımı yazmakta çok geç kaldığımın farkındayım. Mayıs-Haziran arasında gerçekleşen gezinin yazılarını Eylül'de yazıyorum -.-
Malatya'dan ilk olarak geçmek istediğimiz yer Kayseri'ydi, üstelik trenle. Ama tren saatleri bize uymayınca otobüsle Nevşehir'e geçmeye karar verdik. Tabi karar verdik ama biletimizi hemen almamız mümkün olmadı. Sümeyye akşam saatlerinde ablasının mezuniyet törenindeyken biz de evde bilet ayarlamaya çalışıyorduk. 21.45 arabasına bilet alalım dedik, online işlemlerde problem olduğu için alamadık. Telefonla denedik şansımızı o da olmadı. Saat 21.30 olmuştu ve biz hala evdeydik.
Tüm planlarımız daha başlamadan bozulmuştu. Oturup yemek yiyelim bari dedik. O sırada Sümeyye arayıp 5 dakikaya geleceğini bizim de ana yola çıkmamızı söyledi. Neyse ki kardeşimle hazır bir vaziyetteydik. Yemek yiyemeden kalkıp eşyalarımızı aldık ve kapıya koştuk. Evdeki kızlar elimize birer börek tutuşturdu. Börekler elimizde ana caddeye koşmaya başladık. Caddeye vardık ve Sümeyye ile babası arabayla bizi aldılar. O sırada saat 21.40'tı. Terminalse bize 5 dakika mesafedeydi. Hızlıca gittik oraya. Ben ve Sümeyye arabadan fırladık ve uçarak bilet gişesine gittik. Babası ise otobüsün hemen hareket etmesini engellemeye gitti. Neyse ki bilet vardı. Biletlerimizi aldık ve otobüse kocaman bir ohh çekerek bindik. İneceğimiz yer Avanos otogarıydı. Muavine de bu şekilde söyledik. Bir de yalnız olmadığımızı belirtmek adına bizi oradan arkadaşlarımız alacak dedik.
Avanos'a saat 4 gibi ulaşacağımızı tahmin ediyorduk ve gün ağarana kadar da otogarda beklemeyi düşünüyorduk. Yolculuk benim için çok rahatsız ediciydi. Yollar çok kötüydü aracın sürekli sarsılmasından uyuyamadım. Avanos'a yaklaşınca muavin yanımıza gelip, şoförün otogarı geçtiğini , bizi Avanos'un merkezinde indireceğini, ona göre arkadaşlarımıza haber vermemizi söyledi. Biz bunu duyunca içimizden 'ne arkadaşı yahu, gecenin bu saatinde (saat 4.00) sokaklarda ne yaparız' diye isyan etmeye başladık. Lakin bunları muavine söyleyemedik. Sadece otogar dışında inmeyiz de, arkadaşlarımız bu saatte nasıl gelsinler falan diyebildik. Tabi o sırada şoför çoktan şehir merkezine gelip aracı durdurmuştu bile. Bizim sinirler tavan, gecenin bir yarısı sırt çantalarımızla 3 kız sokaktaydık. Firma ismini de vereyim burdan KAMİL KOÇ diye. Otogara girmesi gerekirken böyle bir saçmalığa imza atan ve bizi madur edenleri ifşa etmeliyim.
O saatte bizim dışımızda kimsecikler yoktu sokakta zaten olması da mantıklı değildi. Ne yapsak diye düşündük ve bir cami bulup girmeye karar verdik. Tabi çevremizde hiç cami yoktu. Bir hastanenin acili vardı yalnızca. Üstelik çok yakınımızdan köpek havlamaları geliyordu. En iyisi hastaneye sığınalım dedik. Kapısına gittik lakin kapalıydı. Kapıyı yumrukladık ama nafile. Hastanenin bahçesinde taksi çağırma butonu vardı. Ona bastık, taksiciyi telden aradık ama hiçbir sonuç alamadık. Kızların en büyüğü olarak biraz korkmaya başlamıştım. Çıkıp biraz etrafta dolaştık ama girebileceğimiz bir mekan yoktu. Çaresiz hastanenin bahçesine geri döndük bir bankın üzerine oturduk. Sessizce beklemeye başladık. Hava serindi ve üzerimizde baya ince kıyafetler vardı. Karnımız da açtı, üstelik uykusuzduk. Saçma bir durumdaydık ki, arada kendi halimize gülüyorduk =D
Tam o sırada ne duyduk biliyor musunuz EZAN SESİ. Sabah ezanını duyduk. Duyar duymaz ayağa fırladık. Ezan bitmeden bir cami bulmalıydık. Avanos sokaklarında 'ezan ezan' diye sevinerek koşturuyorduk. Ve bir cami bulduk. İçeri girip oradaki görevli gence namaz kılacağımızı ve bir müddet camide kalacağımızı söyledim. Adam: '3 genç kız bu saatte, bu durumda burada ne arıyorsunuz' demedi bile. Bize wc'nin anahtarını verdi. Gidip abdestimizi aldık, biz camiye daha girmeden yağmur yağmaya başladı. Gittiğimiz her yerde bir yağmur bulutu oldu tepemizde. Avanos'ta olmasa darılırdık.
Neyse camideki görevli bizim için imamın odasını açtı. Geçip oraya oturduk. Bayağı üşümeye başlamıştık. Biraz daha kalın olan çoraplarımı giydim. Kızlar da içlerine pijamalarının üstünü giydiler. İkisi uyumaya başladı ama ben yine ayakta. Namazdan sonra cemaat dağılmaya başlayınca görevli kapımızı tıklattı. İmamın odasını kilitleyeceğini bu yüzden son cemaat yerine geçmemizi istedi. Biz de öyle yaptık. yalnız imam hala camideydi ve bir kaç yaşlıya sohbet veriyordu. İmam da camiden çıkınca harime girdik. Müezzin mahfilinde uzandık biraz, uyuyacağımızı hiç tahmin etmezdim ama üçümüz de bir yarım saatliğine uyumuşuz. Sümeyye'nin alarmı çalınca uyandık. Saat 6 olmuştu, hazırlanıp çıktık camiden ve gezimize başladık.
Sabah manzaramızın güzelliğine bakar mısınız? Avanos'un turistik kısmına da çok yakınmışız bu arada. Tepeye çıksak güneşin doğuşunu seyredebilirmişiz.
Şu ana kadar çok konuştum o yüzden bundan sonra bırakayım da fotoğraflar konuşsun.
Avanos'un tepesinden Kızılırmak'a bakış. Bu manzaraya bayıldım. Sabah güneşi altındaki şehir.
Avanos'un boş sokaklarında gezdikten sonra Kızılırmak hattındaki caddesine indik. Orada bir pastanede kahvaltımızı yaptık Göreme'ye nasıl gideceğimizi öğrendikten sonra yavaş yavaş açılan dükkanlara girelim dedik.
şehir oldukça temiz ve düzenli
Avanos'ta yapabileceğiniz çok şey var aslında. Bizim gittiğimiz saatin epey erken olmasından dolayı çok fazla yer kapalıydı. Mağaralarda satılan çömleklere bakmalısınız hatta almalısınız. O mağaraların serinliğini hissetmelisiniz. Hatta çömlek yapmayı deneyimleyebileceğiniz yerler de var.
Ve tabi Saç Müzesi. Bu müzeyi daha önce tv'de görmüştüm ama burada olduğuna dair bir bilgim yoktu. Önünden geçerken oranın sahibi beyefendi bizi davet etti. Mağaradan içeri girdik. Ve karşımıza çıkan şey kesinlikle korkunçtu hatta iğrençti bence. Binlerce kadının saçı tavanda, duvarlarda her yerde. Kimisi adıyla birlikte fotoğrafını dahi bırakmış. Korkunçtu bence zaten saçlara değmemeye özen gösterdim. Yine de ilginç bir deneyimdi. Bu arada içeri giriş ücretsiz.
Avanos'ta yapacak bir şeyimiz kalmayınca durağa gidip Göreme'ye gidecek araca bindik. Göreme kısmında görüşmek üzereee...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder