Bir önceki yazımda yüksek lisans maceramdan bahsetmiştim. Sonuçların açıklanmasından üç gün sonrası. Yan komşumuz akşam bizi çaya davet etmişti. Saat 9 gibi kendilerine gitmiştik. Saat 11'e doğru da eve dönmüştük. Ben sık sık twittera giren biri olduğum için o saatlerde giremeyince bir yerde bomba patlatıldığını düşündüm. Sonra kuzenimin attığı mesajı gördüm; 'tv yi açın, darbe yapıyorlar' diye. 2016 Türkiye'sinde ne darbesi diye düşünürken tv'yi açtım. Ev sakinleri, tv'nin karşısında bu bir şaka mı diye donup kalmıştık. Ben inanamıyordum bir türlü, böyle saçmalık mı olur diye. Derken Başbakan'dan açıklama geldi ilk. Bir yandan da twitter'a girince uyandım yavaş yavaş. İçten içe bunun başarısız olacağını biliyordum ama. Twitter'da insanlar dışarı çıkın, meydanlara akın dedin diye yazınca hemen hazırlandım. Babam, ben ve kuzenim dışarı çıktık. Abim peşimizden geldi vazgeçirmeye çalışıyordu. Derken komşularımızla karşılaştık. Bir düğünden geliyorlardı yollar kapalı bir yere gidemezsiniz deyince vazgeçmek zorunda kaldık. Vazgeçmemizin bir diğer sebebi de babamdı. Babam kalp hastası ve o sırada iyi görünmediğini ben fark edememiştim. Abimin peşimizden gelmesinin sebebi buydu. Babamı eve alıp sakinleştirmekti amacı. Babam 80 darbesinde İstanbul'da asker olduğu için darbenin ne olduğunu hepimizden iyi bilen biri.
Neyse ilk etapta eve zorla sokuldum ama üstümü değiştirmedim. Çantam kolumda oturdum. Bir yandan da başkalarını çıkmaya ikna etmeye çalışıyordum. Erkek kuzenlerim arabaya atlayıp Kısıklı'ya gittiler. Kız olduğum için beni yanlarına almadılar. O sıralarda Erdoğan açıklama yapacak diye altyazı geçmeye başlamıştı tv'lerde. Biz dışarı çıktıktan sonra Erdoğan konuşma yapmış. O anda Erdoğan'ın tv'ye telefonla bağlandığını görmediğim için çok mutluyum. Bu birçoklarına cesaret vermiş lakin benim cesaretimi kırardı. Erdoğan'ı o şekilde görsem muhtemelen hüngür hüngür ağlardım. Görmediğim için dik durabildim.
Neyse sonrasında abim ve yan dairemizdeki yengem (amcamın eşi) hazırlandı, o sırada bir başka kuzenim arabayı getirince atladım hemen. Komşumuz Ayşe Abla ve bir başka komşumuzun kızı Zeynep'i de alarak dışarı attık kendimizi. Kent meydanına gittik öncelikle. Büyük bir kalabalık vardı. Orada bize Sabiha Gökçen'e gitmemizi söylediler.
Milletimizin bu kadar çabuk organize olduğunu görünce çok şaşırmıştım bir yandan da mutlu olmuştum. Arada ağlayasım gelse de hiç ağlamadım. Biz Sabiha Gökçen'e gitmek amacıyla arabaya giderken ellerimizde bayraklar vardı bile. Bayrakları kimin verdiğini hatırlamıyorum. Sanırım bankın tepesinde slogan atarken birileri elime tutuşturdu. Arabadayken de gördüm ki insanlar bayrak dağıtıyordu. Sabiha Gökçen'e gitmemiz çok uzun sürdü, ki normalde 20 dakika sürmezdi. Yollar, araçlar ve insanlarla tamamen kapalıydı.
Arabadayken başka yerlerde neler olduğundan hiç haberimiz yoktu. Telefonumun şarjı %10 dan az olunca nete bile giremedim. Babası milletvekili olan bir arkadaşımı aradım. Ankara'da insanların üzerine helikopterle ateş edildiğini, meclisin bombalandığını ondan öğrendim. Sabiha Gökçen'e yaklaşınca kalabalığı fark ettik ve Atlantis'in önüne bıraktık arabayı. Sonrasında başladık yürümeye.
Muazzam bir kalabalık. Herkesin elinde bayrak. Kimi yerde durup İstiklal Marşı'nı okuyorduk. Kimi zaman da tekbirlerle ilerliyorduk. Sabiha Gökçen'in girişine doğru ilerlerken havaalanından art arda F16'ların kalktığını gördük. Bir yandan da kalabalıkta zorla ilerliyorduk. Havaalanının önündeki tanklar biz varmadan önce halk tarafından ele geçirilmişti. Gençler zaferle tankların üzerinde duruyordu. Ömrümde ilk kez bir tank gördüm, o da havaalanı önündeydi.
Biz saat 4'e doğru eve döndük. Ondan sonra durumları daha iyi öğrenmeye başladım. Tabi o sırada da F16'lar alçak uçuş yaparak bomba etkisi oluşturuyordu. Kapıların şiddetle sarsılmasıyla yerimizden fırlıyorduk.
Ömrümün en korkunç ve en uzun gecesiydi. Sabaha kadar uyumadım. Boğaz Köprüsü'nde olanları takip ediyordum. Çok şükür sabaha zaferle çıktık.
Sonrasında zaten nöbetlere başladık. Ben ve kız kardeşim genellikle Taksim ya da Saraçhane'de İBB binasının önüne gidiyorduk.
Muazzam bir kalabalık. Herkesin elinde bayrak. Kimi yerde durup İstiklal Marşı'nı okuyorduk. Kimi zaman da tekbirlerle ilerliyorduk. Sabiha Gökçen'in girişine doğru ilerlerken havaalanından art arda F16'ların kalktığını gördük. Bir yandan da kalabalıkta zorla ilerliyorduk. Havaalanının önündeki tanklar biz varmadan önce halk tarafından ele geçirilmişti. Gençler zaferle tankların üzerinde duruyordu. Ömrümde ilk kez bir tank gördüm, o da havaalanı önündeydi.
Biz saat 4'e doğru eve döndük. Ondan sonra durumları daha iyi öğrenmeye başladım. Tabi o sırada da F16'lar alçak uçuş yaparak bomba etkisi oluşturuyordu. Kapıların şiddetle sarsılmasıyla yerimizden fırlıyorduk.
Ömrümün en korkunç ve en uzun gecesiydi. Sabaha kadar uyumadım. Boğaz Köprüsü'nde olanları takip ediyordum. Çok şükür sabaha zaferle çıktık.
Sonrasında zaten nöbetlere başladık. Ben ve kız kardeşim genellikle Taksim ya da Saraçhane'de İBB binasının önüne gidiyorduk.
Saraçhane'de ya da Taksim'de nöbet tutmayı tercih ediyorduk. Çünkü diğer yerler gibi ünlü denilen tipler sahnede bulunmuyordu. Darbe gecesi hiç bir tepki göstermeyip sahnede boy gösteren tipleri tanımıyorum ben. Birçoğunun da şayet darbe başarılı olsaydı, darbecileri alkışlayacağını iyi biliyorum. Bu yüzden kendilerinin olmadığı yerler de bulunduk.
Saraçhane'de İBB binasının önünde bağdaş kurup çorbamı yudumlayacağımı, Şehzade Camii'de uyuyacağımı asla tahmin edemezdim.
İki kez de kız kardeşim Esma'nın okulu İstanbul İlahiyat ile birlikte yürüyüşe katıldım. Nöbet yerlerinde çok güzel manzaralara şahit oldum. Aşırı açken arkadan bir şeyler ikram edenler oldu. Elimdeki bayrakları da defalarca bayrağı olmayanlara verdim. Bir ay boyunca millet gerçekten bir olmuştu.
En güzeli de Üsküdar'dan Boğaz Köprüsü'ne (artık Şehitler Köprüsü) yürümekti. İstanbul o gece akın akın köprüye yürüdü. Köprü o gece hem hüzünlü hem gururluydu.
Son olarak şunları söylemek istiyorum. Oldum olası fetö örgütünden hoşlanmıyordum. Her yerde kolları olan bu ahtapota karşı hep temkinliydim. Çok şükür ne okullarına ne dershanelerine gittim ne de evlerinde kaldım. Önce 17-25 aralıkta gerçek yüzlerini gördük. Şimdi ise ne kadar vahşi, gözü dönmüş teröristler olduklarına şahit olduk. Hala fetöye karşı sempatisi olanlar da eli kanlı vatan hainidir. Bu öyle basit bir konu değildir ki bir kaç ay sonra unutup, darbecilerle kol kola olanlara gülümseyelim. Komşumuz yaşlı teyze oğlunu Sabiha Gökçen'de şehit verdi. Rabbim hepsinin mekanını cennet eylesin. Bu öyle güzel bir makam ki yalnızca belli kişilere nasip oldu. Allah yar ve yardımcımız olsun. Reis'imize de uzun ömürler versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder