11 Şubat 2016 Perşembe

Ulu Hakan

Uzun bir aradan sonra merhaba =) 
 Dün Sultan II. Abdülhamid'in vefat yıl dönümü idi. Allah rahmet eylesin, Ulu Hakan'ın bu coğrafya için yaptıkları ödenemez.
 Size geçenlerde bitirdiğim kitaptan bahsetmek istiyorum. 


Sultan Abdülhamid sürekli bahsedilen, bir dönüm noktası padişahıdır aynı zamanda. Daha genç yaşlarımda o dönemi çok da merak etmiyordum. Lisede edebiyat dersinde o dönem edebiyatı bolca anlatılırdı. Jön Türkler'den yine bolca bahsedilirdi. Sultan Abdülhamid dönemi için yalnızca istibdat dendiğini hatırlıyorum. O dönem, tarih dersinde de net bir şekilde anlatılmadı.
Gerçi bu cümlem fazlasıyla ironik oldu. Tarih dersi. Hangi kısmı düzgündü ki Sultan Abdülhamid'in doğru anlatılmasını istiyorum. O dönemde anlatılanları unutun. Kendiniz okuyun, araştırın. 
 Sultan Abdülhamid döneminde inşa edilen mimari eserler oldukça fazla. Bunları görüp tanıdıktan sonra o dönemi de anlamam gerektiğini düşünmüştüm. Daha önce Sultan Abdülhamid'i başka kaynaklardan okumuştum. Önce onlara  bakın isterseniz.
 Ayşe Sultan'ın kitabı daha çok Sultan Abdülhamid'in genel saray hayatı ve ahlakı üzerineydi. Tabi Ayşe Sultan'da babası ile Selanik sürgününe katıldığı için, o dönemler daha açık anlatılmış. Anı niteliğinde olduğu için sizi hiç sıkmaz. Oldukça dokunaklı ve objektif yazmıştır.
 Diğer bir kitap İhsan Süreyya Sırma'nın kitabı idi. O kitapta, adından da anlaşılacağı üzere Sultan'ın İslam birliği siyaseti üzerine. Daha çok uzakdoğu ve arap bölgelerini kapsayan bir anlatım üzerine.
 Necip Fazıl'ın kitabı ise Sultan'ın genel politikalarını anlatıyor.
Necip Fazıl'ın dedesi Sultan Abdülhamid zamanında yaşamış kıymetli bir şahıs. Ve Necip Fazıl yine o dönemde yaşamış bir çok kişiyle ahbaplık etmiş biri. Bunlardan en önemlisi belki de Abdülhak Hamid Tarhan'dır. Abdülhak Hamid Tarhan Necip Fazıl'ı çok severmiş. Hatta Üstad'a 'Ben, bizzat yaşadığım Tanzimatın manasını, torunum yerindeki senden öğreniyorum' demiştir.
  Kitap, yazarın çocukluğu ile başlıyor. Kitabın anlatım şekli şöyle: O dönemki gazete yazıları yahut,kişilerin anı yazıları paylaşılıyor. Ve bu yazılar üzerinden çıkarım yapıyor Üstad. Herhangi bir olayın aslı böyle ise, bu yazının ne kadarı doğru ve mantıklı olabilir diye. O yüzden çokça Abdülhamid'e muhalif kişilerin anılarına yer veriyor yazar.
  Kitap dediğim gibi Sultan Abdülhamid'in 33 sene, son derece buhranlı bir dönemde nasıl tahtta kalabildiğini anlatıyor. Batılı devletlerle ilişkilerini, Rus ve Yunan harplerinin detaylarını ve tabi ki İttihat ve Terakki cemiyetinin gerçeklerini bulabileceğiniz ender bir kaynak.
  Anlatıcı Necip Fazıl olunca, kitap sizi sıkmıyor. Bilgiyle donatıp bir başka kitabına davet ediyor. Sultan Abdülhamid'i her okuduğumda tahttan indirilişine tekrar tekrar üzülüyorum. Bu kitapta cenaze töreni daha detaylı anlatılmış. O kısımdan alıntı yapmak istiyorum. Yazan kişi padişahın aleyhinde lan tarihçi Ahmet Refik.
Hakan-ı Sabık irtihal etmiş...Bu havadis ilk defa gazetelerden öğrenildi. Boğaz, güneşin parlak ziyaları altında gülüyordu. Beylerbeyi Sarayı, uzaktan, mavilikler içinde görünüyordu. Otuz dört sene müddetle Osmanlı tahtını işgal eden Sultan Abdülhamid'i Sani, bir kaç saat sonra, güzel İstanbul'un toprakları altına gömülecekti. 
...
Beyaz bir vücut, yıkandıkça güzelleşen bir naaş, yeni bir teneşir üzerinde, yıkayanların ellerine tabi, uzanmış yatıyordu. Naaşın karşısında, ellerinde gümüş buhurdanlar, ağalar duruyordu. Herkes huşu içinde idi. Bütün simalarda tevekkül alametleri görülüyordu.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder