Merhabalar
Şayet benim gibi işsizseniz etrafınızdaki herkes size iş arar. Sizin ne istediğinizi tabi ki sorarlar. Ama önerilen kısımda buna yer vermezler =)
Sıvacısı: 'gel birlikte iş kuralım' der. Bir başkası 'arkadaşımın ofisi var, senin için konuşayım mı' der. İnşaat ustası 'meslektaşız desene' kısmına girer. Velhasılı kelam etrafım iş bulma kurumu gibi =D Aaa bir de sizin için endişelenenler var. En son mahallemizin bakkalı hanım abla anneme beni sormuş. 'Şimdilik her hangi bir yerde başlayamaz mı' diye. İlk duyduğumda istemsizce gülüyorum =) Hatta kahkaha atıyorum. Sanırım normalleşme sürecinin sonundayım. Neyse burdan benim için endişelenenlere seslenmek istiyorum:
''Çok sevgili konu konşum ve akrabalarım. Allah'ını seven bana iş aramaktan vazgeçsin. (Buraya başını ellerinin arasına almış bir imoji gelecek) Bulacam, gerçekten yakında bulacam inşallah.''
Oooh rahatladım yeminle. Şimdi kitabımı tanıtabilirim değil mi?
Evveet bugünkü kitabım mimariyi sevenlere gelsin.
Kitabımızın adı: İstanbul'un 100 çeşmesi ve sebili. İstanbul Kültür A.Ş.'nin yayımladığı 'İstanbul'un 100'ler Serisi' nden biri. Benim ilk dikkatimi çeken kitabı bu olmuştu. İstanbul'da tabiki 100'den fazla çeşme ya da sebil var. Eğer mimar ya da restoratör değilseniz yazı kısmı sizi sıkabilir. Çünkü çeşmelerin mimari özellikleri anlatılıyor.
Kitapta ilk olarak öğreneceğiniz şey çeşme ve sebilin aslında farklı şeyler olduğu. Ben bilmiyordum açıkçası -.- Öğrendiğim iyi oldu. Şu anda hala sebil olarak kullanılan var mı bilmiyorum. Daha çok büfe olarak kullanılıyorlar ya da boş olarak duruyorlar. Çeşmelerin işlevi hala sürüyor olsa da büyük bir problemi de var. Musluk başları pirinç olduğu için, insanımız bunları söküp satıyor. Bir kurşun çatı örtüleri bir de bu pirinç başlıklar ne çok çekti medineleşemeyenlerden. Ooo ne uzun bir kelime oldu. Yazarken iki kez okudum doğru mu yazdım diye. Çeşme ve sebillerin çektiği bir sıkıntı daha var. Şu adına graffiti denilen sokak yazıları. Daha da beteri abuk subuk yazılar yazılıyor artık. Tarihi bir yapıya sloganınızı yazınca medeni mi oluyorsunuz? Ben zaten rap ve türevi şeyleri sevmediğim için bu tür olaylara daha da kızıyorum.
Evet insanımız şimdilerde yapılara böyle davranırken, III. Ahmed Çeşmesi (çeşme klasik üslupta değil de barok-rokoko tarzındadır.) yapıldığında halk:
''Hünkarın bu zevksizliği İstanbul halkına reva görmeye hakkı yoktur.''
demiştir. Nereden nereye... Biraz sitem dolu bir yazı oldu sanırım.
Şu aralar Tüyap Kitap Fuarı var. Cuma günü gitmeyi düşünüyorum. Sizlere de tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder