Merhabalar sokak sakinlerim. Şöyle
taburelerinize oturun. Anlatacaklarım var. Size sık sık bahsedeceğim
kişilerden biri kız kardeşim. Adı Esma, benden iki yaş küçük ve şu anda
Üniversitede. Sultanahmet'te öğrenci evinde kalıyor. Kendisinin biraz
değişik,eğlenceli bir karakteri var. Esma'yla olan anılarımı ara ara
anlatacağım.
Geçen hafta sonu
pasta yapmıştım. Kız kardeşime de pasta yaptığımı söyleyip eve çağırdım. Ama
ödevleri olduğu için gelemedi. Neyse bir
iki gün geçti. Kardeşim mesaj attı. Senin yüzünden rezil oldum diye =D Canı
nasıl pasta çektiyse, uykusunda 'pastaa, pastalaaar' diye sayıklamış. Normalde
uykusu ağır olan oda arkadaşları bile onu duymuşlar =D Çok güldüm duyunca. Bu hafta sonu gelsin yine yapıcam pastayı =)
Asıl konumuza gelecek olursak, düşündüm de daha
önce hiç izlediğim dizilerden bahsetmedim. Açılışı Sherlock ile yapayım. Bir
adet afilli afişini asayım ve devam edeyim.
En beğendiğim dizi diyebilirim. Sherlock'un
filmlerini bu kadar beğenmedim. Gerçi
dizinin her bölümü de film tadındaydı. Bir buçuk saatlik 3 bölümden oluşuyor
bir sezon. İlk iki sezon yayınlandıktan sonra izlemiştim ben. Özellikle ikinci
sezonu ağzım açık izledim.
Olaylar günümüz İngiltere'sinde geçiyor olsa
da çok iyi uyarlandığını söylemeliyim. Müzikler, mekanlar ve tabii oyuncular
kaliteli olunca, size de izlemek düşüyor. Dizinin başlangıç müziğini açın ve Baker
Street' de yürümeye başlayın.
Bir Sherlock bu kadar iyi
canlandırılabilirdi. Benedict Cumberbatch bu rolle gönüllerimize taht kurdu.
Kendisinden daha önce bahsetmiştim. Okumayanları bu yola davet ediyorum. Okuyanlar benimle devam edebilirler.
Lisede İngiliz İngilizcesi gördüğümüzden
midir bilmiyorum ama, Amerikan İngilizcesi'ne tercih ederim. Lakin Sherlock çok hızlı konuşuyor. -.- Alt
yazısını bile durdurup okuduğum oldu.
Sherlock konuşmadıkça zihnindekileri anlayamıyorsunuz. Bu yüzden
olayları çözmekle yormayalım kendimizi.
Dr. Watson'ı canlandıran Martin Freeman ise adeta içimizden biri. O aslında bizi yansıtıyor dizide. Saf, duygusal biri. Oyunculuğunu çok beğendiğim biri. Zaten Hobbit'te de şaşırtmadı bizi.
Dr. Watson ile Sherlock'un tuhaf diyalogları
diziye ayrı renk katıyor. Hele bir de ikilinin tuhaflıklarını artık normal
bulan ev sahibesi Bayan Hudson.
Karakterlerden bahsetmişken Jim Moriarty'yi
anmasak haksızlık olurdu. Psikopatlıkta nirvanaya ulaşmış karakterimize
sevgilerimizi ve bir kutu kekimizi yollamak isterdim.
Neyse Moriarty'yi de en
az Sherlock kadar seveceksiniz. Onun psikopatlıkları hoşunuza dahi gidecek. Bir
anda kendinizi onun oyunları içerisinde bulacaksınız. Diziyi izlerken nerede bu
manyak diye düşüneceksiniz. Kısacası, 'Yaşasın Kötülük!! naralarına eşlik
edebilirsiniz. Hangimiz Moriarty'nin
telefon melodisini kendimizin telefonuna uyarlamadık ki? Yapmadıysanız buyrun
siz de katılın aramıza.
Ne çok övdüm ama kötü karakteri. İlk iki sezonu izledikten sonra bir buçuk
sene kadar üçüncü sezonun yayımlanmasını bekledik. Bekledik de ne gördük?
Neden çekildi ki şimdi bu?
Bu karaktere
gerek var mıydı?
Oldu mu
Sherlock?
6 kaliteli
sezondan sonra bu yapılır mı bize?
dedirten bir
sezonla karşılaştık. Yine de izledik. Ama hiç çekilmemiş gibi düşünenlerimiz de
var aramızda. Biz hala Baker Street 221B de 4. sezonu beklemekteyiz. Fragmanı
yayımlandı. Oldukça da güzel bir fragman sundular bize. Ve adeta 'bekleyin,
beklemenize değecek' dediler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder